Custom Search
Üyelik Girişi
Site Menüsü
R
OSMANLICA DERSLERİ
Takvim
Site Haritası
İsmail Hakkı AKKİRAZ
ismailhakkiakkiraz@hotmail.com
Vah Milli Eğitim vah...!
30/11/2012

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, iki cihan saadetimiz için bizlere İslam'ı ihsan eden, Allah(c.c)'a hamd, muallimimiz, liderimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'ya salât ve selam olsun.

Eskiden anne ve babalar çocuklarına ilk konuşmaya başladıklarında sorularla Allah'ı, peygamberi, kitabı, dini öğretmeye çalışırlardı. Rabbin kim, peygamberin kim, kitabımızın adı nedir, dinimiz nedir? sorularıydı bu sorular. Çocuğa Rabbim Allah, peygamberim Hz. Muhammed (s.a.v), kitabım Kur'an-ı Azimüşşan, dinim dini İslam'dır dedirttirilirdi. İbrahim Hakkı hazretlerinin "Huda Rabbim, nebim hakka Muhammed'dir Resulüllah, hem İslam dinidir dinim, kitabımdır kelamullah. Akaidde, ehl-i sünnet oldu mezhebim, hamdolsun, amelde, Ebu Hanife mezhebi, mezhebim vallah." şiiri ezberlettirilirdi. Çocuklarımız sağlam bir şekilde mümin olarak yetiştirilirdi. Devletin açtığı ilim yuvaları ile Müslüman anne ve babalar arasında nesillerin yaratıldığı İslam fıtratı esasına uygun bir şekilde yetiştirilmesinde bir çatışma söz da konusu değildi.

Devir değişti. Talim ve terbiyemiz İslam'dan koparıldı ve batının dini ve kültürel müktesebatı esas alınarak eğitim yapılmaya başlandı. 1938 yılından günümüze kadar geçen zaman içinde -Milli Görüş Partilerinin iktidar ortağı olduğu dönemler hariç-  bu anlayışta bir değişiklik olmadı. 3 Kasım 2002 seçimleri ile birlikte kendisini Muhafazakâr Demokrat olarak tanımlayan ve bir kitle partisi olduğunu ilan eden AKP yaklaşık 11 yıldan beri iktidardadır. 11 yılda yapmak isteyenler için çok şey yapılır. Bu 11 yıllık iktidar döneminde İslam'ın lehine, Milli Eğitimde atılmış bir tek adımdan söz etmek imkânı yoktur. Atıldığı bilinen adımlar ise Medeniyetler ittifakı, ılımlı İslam, dinler arası diyalog çalışmaları kapsamında atılmış adımlardır. Bu çalışmalar küreselleşme ve çağdaşlaşma sürecinde inanan insanların gazını almaktan başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu kanaatin kuvvetli delilleri vardır.  Bu delillerden birisi de şüphesiz 2012-2013 Öğretim yılı için okulların açıldığı ilk hafta dağıtılan "İlköğretim Türkçe 8 ders kitabı ve İlköğretim Türkçe 8 çalışma" kitaplarıdır.

İlköğretim Türkçe 8 ders kitabının ilk konusu "Meraklı Pandora ve Konuşan Sandık"tır. Bu parçada Epimetheus ile karısı Pandora'nın hikâyesi anlatılmaktadır. Hikâye: "Günlerden bir gün Pandorayla Epimetheus yine sevinç içerisinde dans edip oyun oynarken Haber Tanrısı Hermes'i gördüler. Hermes tanrıların, özellikle de Tanrılar Tanrısı Zeus'un habercisiydi..." şeklinde devam edip gidiyor.  İlköğretim Türkçe 8 çalışma kitabının 15. sayfasında bu metnin analizini yapmak üzere öğrencilere yöneltilen sorular ise şunlardır:  1- Hermes'in yerinde olsaydınız Pandora ve Epimetheus'a karşı tepkiniz ne olurdu? 2- Tanrılar Tanrısı Zeus'un yerinde olsaydınız Pandora'yı sandığı açtığı için cezalandırır mıydınız? Nasıl bir ceza verirdiniz?  Yani çocuklarımıza "siz tanrı olsaydınız ne yapardınız" denmek isteniyor. İnsaf, insaf, insaf...

Halkının yüzde 99'u Müslüman olan, Cumhurbaşkanının, Başbakanının, Milli Eğitim Bakanının Müslüman olduğu bir ülkede, Müslüman milletin çocuklarına böyle sorular sorulabilir mi? Bu ülkede okutulan kitapları müfredat ve içerik bakımından inceleyen Talim Terbiye Kurulu böyle bir kitaba onay verebilir mi?  Talim ve Terbiye Kurulu okul kitaplarını Müslüman milletin inanç değerlerine aykırı unsurlardan temizlemeyecekse bu işi kim ve hangi kurum yapacaktır.

Dün çocuklarımıza sorularla İslam dini öğretiliyordu, bugün sorularla çocuklarımız İslam'dan uzaklaştırılıp müşrik ve münkir yapılmak isteniyor. Sakallı Hüsnülere, Kasketli Ahmetlere, bil umum macunculara ithaf olunur.

BU ŞAÇMALIKLARA KİM DUR DİYECEK

Büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Bu öyle sıradan bir tehlike değildir. Bu tehlikenin en önemli vasfı görülmüyor olmasıdır. Ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları,  derin yöneticileri, bürokratları, aydınları, ilim adamları, diyanet mensupları, ilahiyatçıları, öğretmenleri, imamları, iş adamları, toplum ve kanaat önderleri, STK'ları bu tehlikeyi, tehlike olarak göremiyorlar. Kendisini şuurlu Müslümanlar olarak tanımlayan bizler de bu tehlikeyi olduğu gibi göremiyoruz. Bu tehlike Türk toplumunun İslam'dan uzaklaştırılarak kimliksizleştirilmesi tehlikesidir. Ne yazık ki bu operasyon Milli Eğitim kullanılarak yapılmaktadır. Lütfen şu okul kitaplarını, İslam dininin temel esaslarını zihninizde canlı tutarak inceleyiniz. İş olsun diye değil gerçekten inceleyiniz. Yukarıda zikrettiğimiz örnek gibi yüzlerce örnekle karşılaşacaksınız ve tehlikenin ne kadar büyük olduğunu gözlerinizle göreceksiniz. Feryat edeceksiniz, saçınızı başınızı yolacaksınız, kahredeceksiniz, kendinizi aldatılmış hissedeceksiniz, bu kitapların böyle yazılmasına göz yumanlara, denetimlerini düzgün yapmayanlara lanetler yağdıracaksınız. Nereye gidiyoruz diyeceksiniz?

Sahiden nereye gidiyoruz? Şeytan, Hz. Âdem'i "Ben sana nasihat edenlerdenim" diyerek yasak ağaçtan yemesini sağlayarak aldattı ve Onun cennetten çıkarılmasına ve dünyaya indirilmesine vesile oldu. Şimdilerde şeytanın dostları benzer bir aldatmaca ile dünya hayatını, ahiretlerini kazanacakları bir tarla olarak gören Müslümanları "Gâvurluk Müslümanlıktan iyidir, küreselleşin, çağdaşlaşın, değişin, modern olun, Allah'a kul olarak değil, Siyonizm'in mutlu köleleri olarak yaşayın ki huzur bulasınız" diyerek aldatmaya ve ilahi gazaba müstahak bir toplum haline dönüştürmeye çalışıyorlar. Önümüze pembe bir dünya koyuyorlar ve bu dünyaya cennet diyorlar. Deccallık yapıyorlar. Peygamberimizin şu hadisini dikkatli bir şekilde okuyalım.  Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor: "Şüphesiz Deccal çıkacaktır. Ve şüphesiz beraberinde su ve ateş ola­caktır. Ama insanların su gördüğü şey ateştir, yakar. İnsanların ateş gör­düğü şey ise tatlı soğuk sudur. Sizden buna kim erişirse ateş gördüğüne koşsun. Çünkü o güzel ve tatlı bir sudur."  (Buhari, Fiten 26, Müslim, Fiten 105/ 2935)

Bu hadisi okurken Deccalın sudan olan nehrini modernleşme, çağdaşlaşma, küreselleşme, dünyevileşme olarak görmemiz uygun olur ki, o bize batılılar, şer güçler ve yığınlar tarafından cennet olarak gösteriliyor, hâlbuki o gerçekte ateştir ve cehennemdir. Ateşten olan nehri ise İslam yani Milli Görüş olarak görmemiz uygun olur ki o bize yine batılılar, şer güçler ve yığınlar tarafından ateş olarak gösteriliyor. Geçekte ise ateşten olan nehir saadettir ve cennettir.

Tam bir aldatmacalar ve hileler dönemini yaşıyoruz. Bu oyun ve aldatmacalara karşı duracak olanlar yine bizler olmak zorundayız. Bu saçmalıklara yine biz dur demeliyiz. Hile ile çalınmış ne kadar değerimiz varsa hepsine biz sahip çıkmalıyız. Milli Görüşe sarılmalıyız. Gâvurlar gibi değil, Peygamberler ve onlara iman etmiş Müslümanlar gibi olmalıyız.

BATIYA KÖLE DEĞİL ALLAH'A KUL OLMALIYIZ

Allah bizi İslam'ı yaşayalım ve böylelikle Onun rızasını kazanalım ve Müslümanlar olarak ölelim diye yaratmıştır. Allah'ın emir ve yasaklarına uymadan, hayatımızı Kur'an haline getirmeden,  Peygamberimiz ve ashabı gibi inanmadan, yaşamadan, cihad etmeden, şeytan ve gâvurlardan yüz çevirmeden iki cihan saadetine kavuşmayı ummak boşuna bir kuruntudur.

Müslüman'ım demek edebiyat yapmak demek değildir. Hakkın hâkimiyeti için cihat etmektir.

Sahibimiz ve hesap gününün mutlak hâkimi olan Rabbimizin emirlerine kulak verelim. "Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe halis kullar olunuz." (Ali İmran: 79)

Allah'ın halis kulları olmak ancak her alanda İslam'a bağlanmakla olur. Batıcılıkla, onların birliğine girmekle Allah'a kul olunmaz. Batılılar, İslam düşmanıdırlar ve insanları Ondan uzaklaştırmaya çalışırlar. Rabbimiz bizi uyarıyor: "Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!" (Tevbe: 34) İslam'a dayanmayan hiçbir işten hayır gelmez. Ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin kıblesi Hıristiyanlık ve Yahudiliktir. Bu anlayıştan dönüp eğitimin kıblesini İslam'a çevirmeden eğitim yöneticileri Allah'a zor hesap verirler. Bugün okutulan bütün okul kitapları Zaralı ve tehlikelidir. Bu kitaplar toplatılmalı ve imha edilmelidir. Bu, ben batının kölesi değil; Allah'ın kuluyum diyebilenlerin üzerine yazılmış bir görevdir. "Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslam'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız. Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır. (Nahl: 94) Bu bir uyarıdır. "Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun ..." (Tahrim: 6)

Allah'a kul olmanın gereklerinden birisi de şu ayetle emredilen görevi eda etmektir."Allah yolunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "Müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!" (Hac:78) vesselam.



1477 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Davanın Adamı Olmak - 11/04/2013
Milli Görüş hareketinin merhum lideri ERBAKAN hocamız bizlere hep şunu öğretmiştir: “Bizim bir davamız vardır. Bu dava HAK davadır ve TEK davadır.” Hocamızın hak ve tek dava dediği şey İslam’dır
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam71
Toplam Ziyaret283893
Saat
Önemli Linkler





mebbis
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.477332.6074
Euro34.596434.7351
R
site sıralaması
Hava Durumu