İsmail Hakkı AKKİRAZ
ismailhakkiakkiraz@hotmail.com
Davanın Adamı Olmak
11/04/2013 DAVANIN ADAMI OLMAK İsmail Hakkı Akkiraz 10 Nisan 2013 Çarşamba Bismillahirrahmanirrahim Âlemlerin Rabbi,
Rahman ve Rahim, hesap gününün sahibi, dünya ve ahiret saadetimiz için İslam’ı
bir nizam olarak gönderen, Allah (c.c)’a hamd, muallimimiz, liderimiz,
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve ashabına salât ve selam
ederiz. Bizler Allah’ın
kullarıyız. Allah bizi, kendisine kulluk edelim diye yaratmıştır. Rabbimizin
emir ve yasaklarına uyulmadan kullukta bulunma imkânı yoktur. Kur’an bize
Allah’ın emirleri karşısında boyun eğmenin esas ve usullerini bildirmiştir.
Bizler bu esas ve usullere uyarak Allah’ın sadık kulları olabiliriz. Kulluğun
en önemli şartlarından birisi şüphesiz, iman etmektir. Rabbimiz buyuruyor: “Ey
iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitaba ve daha önce
indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır. İman
edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da
inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola
iletecektir.” (Nisa:136-137) İman tasdik etmeyi ve teslim olmayı
gerektirir. Tasdik etmeden ve teslim olmadan hakiki bir imana sahip
olmanın imkânı yoktur. Bizler Allah ve
Resulünün emirlerine teslim olduğumuz kadar MÜSLÜMANIZ. Allah, Peygamberimiz
(s.a.v)’i İslam’ı yaşamak isteyen fert ve toplumlar için en güzel örnek
kılmıştır. Rabbimiz buyuruyor: “Andolsun ki, Resulüllah, sizin için, Allah’a ve
ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir
örnektir. (Ahzab: 21) Bu örneğe uyarak bizler Allah’a gerçekten kul olmanın
hazzını tadabiliriz. Kuran ve sünnetin koyduğu esaslara değil de; heva ve
heveslerimize uyar, zanlarımıza tabi olursak, iki yakamız bir araya gelmez.
Allah bize yolumuzu göstermiştir. Bu yol İslam yoludur. Bu yolun dışındaki
bütün yollar batıldır ve çıkmak sokaktır. Gösterilen bu yol aynı zamanda
yüklenilmiş bir emanettir. Rabbimiz buyuruyor: “Biz emaneti, göklere, yere ve
dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan)
korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. (Allah bu
emaneti insana vermek suretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara,
müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan
kadınların da tövbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet
edendir. (Ahzab: 72-73) Allah bizi İslam emanetiyle imtihan ediyor. Bu emanet
karşısında münafıklık yolunu seçen erkek ve kadınlar ile başka nizamları İslam
nizamına denk görüp şirke düşmüş erkek ve kadınlara Allah azap edecektir. Bu
azap emanete hainlik etmenin azabı olacaktır. Allah bizi, bu hallere düşmekten
korusun. İnanan ve emaneti yüklendiğinin şuurunda olan erkek ve kadınlar ise
Allah’ın lutfuna mazhar olacaklardır. Bunlar yüklendikleri yükün manasını idrak
edip hayatı İMAN ve CİHAD olarak gören, Allah yolunda malıyla canıyla cihad
eden sadıklardır. Rabbimiz bu sadıklar
için şöyle buyuruyor: “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice er
adamlar vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını
vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini)
değiştirmemişlerdir. Çünkü Allah sadakat gösterenleri sadakatleri sebebiyle
mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse)
tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Ahzab: 23- 24) DAVAMIZ Milli Görüş
hareketinin merhum lideri ERBAKAN hocamız bizlere hep şunu öğretmiştir: “Bizim
bir davamız vardır. Bu dava HAK davadır ve TEK davadır.” Hocamızın hak ve tek
dava dediği şey İslam’dır. Bu gün bu davayı Milli Görüş temsil etmektedir. Bu
davanın adamı olmak şereflerin en büyüğüdür. Bu şerefi taşıyabilmek hassasiyet,
disiplin ve ciddiyet ister. Erbakan hocamız bu konuda bir sohbetinde şunları
söylemiştir: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve
hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir.
İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayr-ı mahz (Faydalı)
olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu
savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin
devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta
yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu
yüzdendir.” İslam’ı bir dava
olarak bize ihsan eden Allah’tır. İnsanların İslam’dan başka davalar edinmesi
yaratan Allah karşısında kibirlenmektir. İnsanın Allah’a karşı kibirlenmesi ise
belasını aramasıdır. Nuh (a.s)’un kavmi, Nemrut, Firavun ve Ebu Cehiller bu
kibirlerinin sonucu olarak Allah’ın gazabına uğramışlardır. Günümüz
müstekbirleri de Allah karşısında kibirlenmişler ve onun saadet yolu olan İslam’ın
nurunu söndürmek için topyekûn bir savaşın içine girmişlerdir. Siyonizm’in,
Siyonist AB ve ABD’nin ve işbirlikçilerinin bu savaşı kazanmaları mümkün
değildir. Allah hükmünü icra edecek ve önceki kibirlenmiş tolum ve önderler
gibi bunlar da Allah’ın gazabına uğrayacaklardır. Allah mutlaka nurunu
tamamlayacaktır. Allah nurunu inanmış sadık müminlerin cihadıyla
tamamlayacaktır. Dünya hayatının HAK-BATIL mücadelesi şeklinde tanzim edilmiş
bir imtihan yeri olması sebebiyle Allah’ın kâfirlere, münafıklara, müşriklere
ve önderlerine mühlet veriyor olması kimseyi aldatmamalıdır. Bu mühlet ilahi
takdirin bir neticesi olarak onlara verilmiş ve verilmektedir. Rabbimiz
buyuruyor: “İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar
için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat
veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Ali İmran: 178) DAVANIN ADAMI OLMAK Davanın adamı olmak,
Allah eri olmak demektir. Allah eri olmak ise Allah ve Resulüne iman edip itaat
etmekle olur. “Allah’a itaat edin, Resule de itaat edin ve (kötülüklerden)
sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resulümüzün vazifesi apaçık
duyurmak ve bildirmektir.” (Maide: 92) İtaatsiz ve biatsiz verilen mücadeleden
hayır gelmez ve yapılan iş ise cihad olmaz. Bir dava adamı İslam’ın hem
şekline, hem de ruhuna uymak zorundadır. İslam bilinmeden, İslam’ın ümmete
dâhil olmak, itaat, biat, ittifak, ihlâs, ittika, iyi ahlak, ihsan, istişare,
infak, sadakat, nefis terbiyesi gibi esasları benimsenmeden hakiki bir dava
adamı olunamaz. İslam’ı bilmek ve tanımak ancak onun kendi öz mefhumlarıyla
olur. Batılıların ürettikleri mefhumlarla İslam bilinemez ve öğrenilemez. Biz,
ittifak ederek Allah yolunda cihad eden bir topluluk olma yolunda Rabbimizin:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışınız; tefrika yapmayınız.”
(Ali İmran: 103) emrine tabi olmaz isek nasıl şuurlu bir Müslüman olabiliriz? ?
Allah’ın emirlerini çiğneyerek Müslüman bir toplum inşa edilebilir mi? Rabbimiz kesin olarak
emrediyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan
emir sahiplerine (cihat emirlerine) de itaat edin. Eğer bir hususta
anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a
ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de
netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa: 59) Allah’a, Resulüne, emir
sahiplerine itaat etmeden başka hangi usullerle yaratan Allah’ın rızasını
kazanabileceğiz. Böyle bir şey mümkün mü? Ümmeti olmakla
övündüğümüz Peygamberimiz bize emrediyor: “Dinleyiniz ve itaat ediniz! Hatta
başınıza, başı kuru üzüm tanesi gibi siyah Habeşli bir köle bile tayin edilmiş
olsa, aranızda Allah’ın kitabını tatbik ettikçe... (itaatten ayrılmayın).”
(Buhari: Ahkâm 4) Bu hadisi okuyan şuurlu bir dava adamı, seçilmiş başkanına,
bu iş bu adamla olmuyor diyebilir mi? Yine Peygamberimiz şöyle
buyurmaktadır: “Kim bana itaat ederse mutlaka Allah’a itaat
etmiştir. Kim de bana isyan etmiş ise, mutlaka Allah’a isyan etmiştir. Kim
emire itaat ederse mutlaka bana itaat etmiş olur. Kim de emire isyan ederse
mutlaka bana isyan etmiş olur.” (Buhari: Cihad 109; Müslim: İmaret
33, Nesei: Biat 27) Bilelim ki biat ve itaat edilecek lider zahir
olmalıdır. Erbakan hocamız bu
asırda İslam’ı en iyi bilen kimselerden biriydi bunun için hiçbir tefrika
eğilimine fırsat vermemiş, bu eğilim içinde olanları da her zaman şiddetle ikaz
etmiştir. Bu duruşun yakın şahitlerinden birisi olmayı Allah bize nasip
etmiştir. Onun şu sözü bu gerçeği açıklayan beyanlarından birisidir “Bizim
davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar, menfaati
öldürmenin en kolay yolu budur.” Erbakan hocamız ömrünün hiçbir döneminde
tolumu ERBAKANCI olmaya davet etmemiştir, tam aksine toplumu Milli Görüşçü
olmaya ve birlikte Adil Düzeni kurmaya davet etmiştir. Erbakan hocamız bize,
şahısların adamı değil, davanın adamı olmayı öğretmiştir. Rabbimiz buyuruyor:
“Allah’a ve ahirete iman eden bir toplumu, Allah’a ve Resülüne karşı kanun
koyanlarla seviştiklerini bulamazsın velev ki bunlar (kanun koyanlar) babaları,
oğulları, kardeşleri veya akrabaları olsa da. İşte onların kalplerine imanı
yazdı ve onları kendinden bir ruh ile destekledi. Onları altından ırmaklar akan
cennetlerde ebedi kalmak üzere koyacaktır. Allah onlardan razı olmuştur,
onlarda ondan razı olmuştur. İşte onlar Hizbullah (Allah’ın taraftarı) dır. İyi
bilin ki Hizbullah; kurtuluşa erenlerin ta kendileridirler.” (Mücadele:
22) Dava adamı bu ayette tarif edilen kimsenin ta kendisidir.
Rabbimiz bizleri uyarıyor: “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan
(olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (Rum:
32) Bizler, inanalar olarak birbirimizle kenetlenip dost olursak zafere
ulaşabiliriz. Rabbimiz müjdeliyor: “Kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost
ve önder edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını
tutanlardır.” (Maide: 56) vesselam. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Vah Milli Eğitim vah...! - 30/11/2012 |
Devir değişti. Talim ve terbiyemiz İslam'dan koparıldı ve batının dini ve kültürel müktesebatı esas alınarak eğitim yapılmaya başlandı. |